İşverenin işçiyi koruma borcu kapsamında önemli yükümlülüklerinden biri de işyerinde, işçinin sağlığına uygun bir çalışma ortamı hazırlaması ve işçinin güvenliğini sağlamasıdır. Bu yükümlülüğüne aykırı davranması sonucunda çoğu zaman bir iş kazasından veya şartları oluşmuşsa meslek hastalığından söz edilecektir. Meslek Hastalığı hakkında açıklamalarımız için diğer makalelerimize bakınız.
İş kazasına uğrayan ya da meslek hastalığına maruz kalan içinin zararı her zaman Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayabilir. Bu durumda işverenin sorumluluğu söz konusu olacaktır. Ancak işverenin, iş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesinde sorumluluğu ayrı bir makalemizin konusudur.
İş Kazasının Yasal Dayanağı
İş kazası kavramı üzerine hem 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda hem de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda düzenlemeler mevcuttur. İş Kanununda ve Türk Borçlar Kanununda ise iş kazası üzerine herhangi bir tanım bulunmamaktadır.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 13/f. 1’de Sosyal Sigortalar Hukuku alanında hangi hallerde meydana gelecek kazanın iş kazası olacağına yer verilmiştir:
Meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre ise iş kazası “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı” ifade eder.
İş Hukuku bakımından iş kazasının söz konusu olabilmesi için kazaya konu olan olayın dıştan ve irade dışı gerçekleşmesi, kaza ile zarar ve işverence yürütülen iş arasında neden sonuç ilişkisinin bulunması, son olarak da bir zararın bulunması gerekir. Sosyal Sigortalar Hukuku bakımından ise iş kazasını, “sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu bir sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle onu bedence ya da ruhça zarara uğratan bir olay şeklinde tanımlayabiliriz.
Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı üzere sigortalının kazaya uğramasında dıştan gelen bir etken, istenilmeyen bir olay ve anilik unsurları önem taşımaktadır.
Son olarak, Kısa Vadeli Sigorta Kolları Uygulamaları Genelgesinde, hangi hallerin iş kazası sayılacağı örneklerle belirtilmiştir. Ancak bu örnekler SGK tarafından bağlayıcı olup, sigortalı veya hak sahipleri tarafından bağlayıcı değildir.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu anlamında bir iş kazasından söz edebilmek için öncelikle kazaya uğrayanın iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamında sigortalı olması gerekir.
Ayrıca sigorta bildirim yükümlülüğünün işverence yerine getirilmemesinin bir önemi yoktur. Bununla birlikte, SGK’ye belirli bir süre prim ödenmesi ya da bildirilmiş olması da gerekmez.
Bir olayın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için iki açıdan neden sonuç ilişkisinin bulunması gerekmektedir. Öncelikle, sigortalının gördüğü işin bir sonucu olarak, hayat tecrübelerine ve olayın akışına göre kazanın meydana gelmesi gerekir. İkinci olarak, kaza olayı, hayat tecrübelerine ve olayın akışına göre zararı meydana getirmeye uygun olmalıdır.
Görülen iş ile kaza olayı arasında neden sonuç ilişkisinin bulunup bulunmadığı konusunda Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 13’te belirli karineler mevcuttur. Kısaca bu karinelere değinmek makale konumuz açısından faydalı olacaktır.
Sigortalının İşyerinde Bulunduğu Sırada İş Kazasının Meydana Gelmesi
Sigortalının, hangi sebeple işyerinde bulunduğuna ya da işverenin otoritesi altında olup olmadığına bakılmaksızın işyerindeyken meydana gelen kazalar iş kazası olarak kabul edilmektedir.
İş yerinde kalp krizi geçirmenin iş kazası olduğu yönünde bkz. Yargıtay 10. HD., T. 20.03.2017, E. 2015/10611, K. 2017/2289.
İşyerinde sebebi tespit edilemeden ölen işçiyle ilgili olayda iş kazası söz konusu olduğu yönünde bkz. Yargıtay 21. HD., T. 26.05.2016, E. 2015/16961, K. 2016/8943.
İşyeri kavramını asıl işyeri ile sınırlı olarak anlamamak gerekir. Bağlı işyeri, eklenti ve araçlarda meydana gelecek kazalar da iş kazası olarak nitelendirilecektir. Zira Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 11’e göre “İşyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da işyerinden sayılır.” Örneğin, işverence sağlanan servis araçları bu kapsamda değerlendirilecektir.
Sigortalının uğradığı kazanın mutlaka iş saatleri içinde meydana gelmesine de gerek yoktur. Önemli olan yukarıda belirttiğimiz işyeri sınırları içinde kazanın gerçekleşmesidir. Ayrıca işyerinin mülkiyetinin işverene ait olması da gerekmemektedir.
Yürütülmekte Olan İş Sonucu İş Kazasının Meydana Gelmesi
Bu halde, kaza işyeri dışında gerçekleşse bile yürütülmekte olan iş sonucu meydana gelirse iş kazası olarak değerlendirilmektedir. Örneğin, sigortalının müşterinin evinde elektrik arızasını tamir etmeye çalışırken ölmesi iş kazası sayılacaktır. Önemli olan kazanın nerede gerçekleştiğinden ziyade kazanın nedenidir.
Sigortalının İşveren Tarafından Görev ile Başka Bir Yere Gönderilmesi Yüzünden Asıl İşini Yapmaksızın Geçen Zamanlarda İş Kazasının Meydana Gelmesi
Bu halde gönderilen yerin neresi olduğunun ise bir önemi yoktur. Asıl işin yapılmadığı zamanlardan ne kastedildiği konusunda ise düzenlemede bir açıklık bulunmamaktadır. Bu kapsamda sinema, kahve veya eğlence yerine giderek boş zamanın değerlendirilmesi mümkündür. Ancak söz gelimi, bir işçi izinsiz olarak işi bırakıp arkadaşlarıyla alkol almaya gittiği sırada kaza meydana gelirse artık iş kazasından da söz edilemez. Sigortalının işverenden izin alıp kendisine ait bir işi gördüğü sırada kaza meydana gelirse iş kazası oluşmayacağı kabul edilir.
Emziren Kadın Sigortalının Çocuğuna Süt Vermek İçin Ayrılan Zamanlarda İş Kazasının Meydana Gelmesi
İş Kanunu m. 74’te belirtilen sürelerde emziren kadın sigortalının kaza geçirmesi halinde bu kazanın iş kazası olacağı sonucuna varılacaktır.
İşverence Sağlanan Bir Taşıtla İşin Yapıldığı Yere Gidiş Geliş Sırasında İş Kazasının Meydana Gelmesi
Bu başlık altında, sürücü dışında tek işçi bile işe gidiş geliş esnasında taşınsa ya da sigortalıya sağlanan araçla sigortalı aracı kendisi kullanırken bile kaza meydana gelse iş kazası sayılacaktır. Bir başka deyişle, işverence yapılan toplu taşımanın yanında bireysel taşıma esnasında da kaza meydana gelirse iş kazası kapsamında değerlendirilecektir. Yeter ki işverence sağlanan bir taşıt söz konusu olsun. Öte yandan taşımanın işin niteliğinden ya da sosyal bir amaçla yapılması arasında ise bir fark bulunmamaktadır.
Ancak Yargıtay, sigortalının belediye otobüsünden inip işyerine giderken araba çarpması sonucu uğranılan kazayı iş kazası olarak saymamıştır (Yargıtay 10. HD., T. 26.09.1989, E.4351, K. 6491)
Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi için sigortalının hemen veya sonradan bedenen veya ruhen bir zarara uğraması gerekir. Ölüm söz konusu olabileceği gibi bu zarar, iç organlarda ya da dış organlarda meydana gelebilir. Kaza sonucu ruhsal bir engele uğranılırsa da zarar koşulu gerçekleşmiş sayılır. Kişinin eşyasına gelen zararlar ya da iş hayatında sıklıkla rastlanılabilecek çok küçük yaralar iş kazası kapsamında zarar sayılmaz.
Bir kazanın iş kazası olup olmadığının tespiti konumuz açısından önem taşımaktadır. İş kazasının SGK’ye bildirilmesinden sonra kurum tarafından Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğim. 37 uyarınca bir soruşturma yapılır. İş kazası nedeniyle işverene karşı açılacak tazminat davalarından önce kazanın iş kazası olup olmadığı belirlenmelidir. Kurum olayın iş kazası olmadığını belirtirse iş mahkemesinde bir tespit davası açılabilir. İş kazasını tespit davasının hak düşürücü süreye ya da zamanaşımına tabi olmayacağı yönünde bkz. Yargıtay 21. HD., T. 02.04.2018, E. 2016/20062, K. 2018/3152).
İş kazası hallerinde bağlanması gereken gelir ve aylıkların, hakkın kazanıldığı tarihten itibaren beş (5) yıl içinde istenmemesi halinde zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir. Artık SGK tarafından karşılanmayacak bu anlamda zararlar ancak işverenden dava yolu ile istenebilir.
İş Kazasının meydana gelmesiyle ortaya çıkacak zarardan sorumluluğu doğacak kurum SGK’dir. SGK, iş kazasına uğrayan sigortalılara, yukarıda saydığımız koşulların gerçekleşmesiyle geçici iş göremezlik ödeneği ya da sürekli iş göremezlik geliri bağlar. Sigortalının ölümü halinde ise hak sahiplerine gelir bağlar.
Sigortalıların ya da sigortalı olarak çalışmayan kişilerin maddi zararları veya manevi zararları SGK tarafından tam olarak karşılanmayabilir. İşte bu noktada belirtmeliyiz ki, İş Hukuku açısından işverenin iş kazasından doğan sorumluluğu SGK tarafından karşılanmayan zarara ilişkindir. İşverenin Sosyal Sigortalar Hukuku bakımından sorumluluğu ise sigortalının zararını karşılayan SGK’ye karşıdır.
Kısaca değinecek olursak; SGK, iş kazasına uğrayan işçilere yaptığı ödemeler bakımından rücu davası yoluyla işverene başvurabilir. Bu durumda işverenin SGK’ye olan sorumluluğu ise kusur sorumluluğudur.
Tek halde işverenin SGK’ye olan sorumluluğu kusursuz sorumluluğa dönüşmektedir. O da sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma halidir. Bu durumda, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masraflardan işveren sorumludur.
Mizgin Doğan Hukuk Bürosu © Copyright 2019 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir.
[Kod-Blog-Icerik]